in

C. jejuni Enfeksiyonlarının Kaynağı

C. jejuni Enfeksiyonlarının Kaynağı

Giriş

Michigan Eyalet Üniversitesi araştırmacıları, antibiyotik direnç genlerinin gıda kaynaklı enfeksiyonda en çok görülen nedenlerinden biri olan Campylobacter jejuni bakterisinde rastlandığını gösterdi.

Araştırmacılar, Michigan’daki hastalardan izole ettikleri C. jejuni bakterisini, bakteri kaynaklı hastalıklarla mücadele etmek için kullanılan en az bir antibiyotiğe karşı korunduğunu buldu. Araştırma ekibinin sonuçlarını kapsayan bu rapor Microbial Genomics dergisinde yayınlandı.

Projenin lideri ve MSU Araştırma Vakfı profesörü “Shannon Manning’in sözlerine göre; patojenlerin hep olduğunu biliyor, ancak daha karışık genom dizileme araçları kullanmak onlara farklı bakmamızı sağlıyor, genomların son derece çeşitli olduğunu ve onları çok sayıda antibiyotikten koruyabilecek birçok gen içerdiğini gördüğünü dile getiriyor.

Ekibin raporu ilgililere değerli teknik bilgiler sağlıyor, ancak Manning, ekibin bulgularının ortalama bir kişi için ne anlam ifade ettiğini de savunuyor.

Aksi halde sağlıklı yetişkinlerin çoğu antibiyotik olmadan bu mide parazitleriyle savaşabilse de, C. jejuni‘nin kendileri için ciddi bir endişe kaynağı olduğu insanlar da var. Enfeksiyonlar hastanede kalış, otoimmün ve nörolojik yan etkilere, uzun vadeli sakatlığa ve daha da fazlası ölüme yol açabilir. Bu türdeki antibiyotik direncinin seviyesini ve farklı mikropların hangi antibiyotiklere dirençli olduğunu anlamak, hastaları daha iyi tedavi planlarına yönlendirmeyi sağlayabilir.

Manning, “Campylobacter’ın sahip olduğu antibiyotik direnç genlerinin türünü biliyorsak, hangi antibiyotiklerin hastaya verilmeyeceğini de biliyoruz.” Bu durumun pozitif hasta sonuçlarına ve hastanede daha az kalmalarına yol açabildiğini de dile getirdi.

Bulgunun daha da geniş sonuçları var. İnsanlar bir hastalıkla savaştıktan sonra ve patojen ister antibiyotikli ister antibiyotiksiz öldürüldükten sonra antibiyotik direnci sağlayanlar da dahil olmak üzere genleri bekleyebilir. Diğer mikroplar daha sonra bu genleri alıp, kendi genomlarına entegre edebilir ve direnç kazanabilir.

Manning, bu durumun önemli olduğunu ve gıda kaynaklı patojenlerin her yerde bulunduğunu, sadece patojenlerin yediğimiz yiyeceklerde değil, düzenli olarak temas ettiğimiz hayvanlarda ve ortamlarda da bulunduğunu dile getirdi. Eğer patojenlerde direnç genleri varsa kişiyi sadece enfekte etmekle kalmayıp, aynı zamanda genleri başka bakterilere de transfer edebilirler.

Manning, yemek yapmadan önce yemekte kullanılacak gıdaların ve mutfak yüzeyinin çapraz kontaminasyonundan kaçınmak da dahil olmak üzere gıda hijyeni ve güvenliğinin önemini vurguladığını söyledi.

Ekibin genetik analizi, araştırmacıların belirli suşların konakçılarını veya kaynağını saptamasına izin veriyor. Yani, bakteriler belirli hayvanlardan mı kaynaklanıyor yoksa  birden fazla konakta yaygın olarak bulunan bakteriler mi bunun anlaşılmasına yardımcı oluyor.

Manning’in açıklamasına göre genomik analiz yapıldığında Michigan’daki çoğu hastanın tavuk veya sığır konakçılarına bağlı suşlarla enfekte olduğu görülmüştür. Enfeksiyonların kırsal alanlarda meydana gelme olasılığı daha yüksek. Bu sonuç bu alanlarda yaşayan hastaların hayvanlara ve çevrelerine maruz kalmanın izlenmesi ve potansiyel olarak kontrol edilmesi için önemli olabileceğini düşündürmüştür.

Kaynak: https://phys.org/news/2023-08-large-proportion-michigan-jejuni-infections.html

Görsel Kaynak: https://thenativeantigencompany.com/products/campylobacter-jejuni-antigen/

Editör: Merih Birtanem ZEREN

Ne düşünüyorsunuz?

4 Points
+ Oy - Oy

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir