in

Sevgi DoluSevgi Dolu EntellektüelEntellektüel ÇalışkanÇalışkan

Psikogenetik

Bireyler Arasındaki Romantik İlişkiler İle Bağlantılı Bir Gözlem: Psikogenetik

Giriş

Görsel 1: İnsan Beyni

Psikogenetik sistem esasen bireyler arasındaki romantik ilişkiler ile bağlantısı olan bir gözlemdir. İnsanların romantik ilişkiye dair algısını veya buna dair gösterdikleri davranışlarını inceleyen ve bu davranışların gelişimi ile alakalı prosedürleri içeren bir olgudur. Bu olgunun genetik faktörler aracılığı ile davranışsal ve fizyolojik etkiler üzerinde rolü olduğu anlaşılmıştır. Çok sayıda bulgu, belirli genetik bölgeler (lokuslar) ile lokomotor aktivite gibi kalıtsal davranış karakteristikleri arasında yakın bir ilişki kurulmasını sağlamıştır.

Son 20 yılda beyin bilimlerinde kaydedilen ilerlemeyle, geleneksel felsefi sorular yeni yönlere doğru yönlendi. Sinirbilimi hipotezleri felsefi teoriler ile ilişkisini araştırarak nörofilozofinin modern dünyası keşfedilmeye çalışılmıştır. Terminolojik olarak ‘nörofilozofi’ 1986’da Churchland tarafından resmi bir kavram olarak meydan getirilmiş ve akabinde bilişsel nörobiyolojiyi birleştirmeye yönelik disiplinler arası girişimi ifade etmektedir. Nörofilozofi’nin kuruluşunun hemen ardından bu alan katlanarak büyümüştür. Ana tezleri şunların etrafında toplanmıştır:

  • psikolojik ve sinirbilimsel teorilerin yanı sıra teorik ilişkiler,
  • yalnızca psikolojinin veya işlevselciliğin özerkliğine muhalefet,
  • bilişsel sinirbilimleri daha geniş bir kitle tarafından erişilebilir ve anlaşılır hale getirme eğilimi.

Öte yandan, sinirbilim felsefesi yavaş yavaş “sinirbilim için geçerli olan temel (özellikle epistemik ve metafizik) sorulara yönelik bir araştırmayı” yansıtan ayırt edilebilir bir alan haline geldi. Bu tür sorulara ya betimsel olarak, yani sinirbilimin nasıl ilerlediğini tasvir ederek ya da normatif olarak, yani sinirbilimin nasıl ilerlemesi gerektiğini ima ederek yaklaşılabilir.

Yaklaşık bir asır önce, olağanüstü ilgi alanları olan bir nörobiyolog Christfried Jakob (1866–1956), felsefenin biyolojik bilimlerle bağlantılı olması gerektiğini savunarak bilinci bilimsel incelemeye aldı. Christfried Jakob, 25 Aralık 1866’da Bavyera’da doğdu. Kültürlü bir öğretmen olan babası, Christfried’in doğa bilimlerindeki eğilimini fark etti ve teşvik etti. Jakob, 1890’da Erlangen Üniversitesi’nden başarılı ve seçkin bir öğrenci olarak mezun oldu. Daha sonra doktorasını Friedrich Albert von Zenker’in yanında ‘aortitis sifilitikası’ üzerine yaptı. 1890’ların başında Erlangen Tıp Kliniğinde Adolf von Strümpell’in asistanı olarak çalıştı. Jakob, birkaç dile çevrilen ilk beyin atlası kitabını yayımladı. Jakob anatomi, nöroloji, psikopatoloji ve antropoloji alanlarında kritik çalışmalar üretti. 

Jakob, nöropsikogenetik sorunu 1941 tarihli makalesinde şöyle incelemiştir: “Serebral korteksin psikojenetik işlevi ve olası lokalizasyonu: insan ontopsikogenezinin yönleri”. Dış ve iç ortam, iki temel psikogenetik eylem yoluyla birbirini farklılaştırır ve tamamlar. Bunlardan birisi somatizasyon yani dış çevreye karşı konumun oluşumuna yol açan bir eylem süreci ve bir diğeri ise sempati yani iç ortama doğru pozisyon oluşumuna yol açan eylemin seyri.

Somatik bir eylem, karşılık gelen duygusal tonlamanın eşlik ettiği bir kabul veya reddetme sürecinden oluşur. Örneğin, bebek bir engelle (uyaran) karşılaştığında, birlik boşanır: bu “nesne” “çevresel” olur ve engele tüm nöromüsküler organizasyonuyla çarpan organ “iç” olur. Öte yandan, sempatik bir eylem, zevkin veya acının duygusal olarak tonlanması sürecine karşılık gelir. Örneğin bebek emerek açlığını giderir. Anne ve göğüs ile birlikte süt çevresel olacaktır; tüm glandulo-muskulo-sinir aparatları ile birlikte viseral ihtiyaçların sakinleştirilmesi iç ortama aittir.

Jakob bilinci, bileşenlerinin senkronizasyonunun tezahürü olarak tanımladı. Bilincin sadece ortaya çıkmadığını, aynı zamanda kortikal detaylandırmalar sonucunda yavaş yavaş oluştuğunu ve beyne uyarlanabilir bir karakter atfettiğini savundu. Nesne ile özne arasında döngüsel, tepkisel bir süreç olduğunu düşünüyordu. Beyin kortikal dinamikleri hakkındaki görüşlerinden kaynaklanan bilinç dinamikleri, dış çevreye yönelik somatik reaksiyonların ve iç çevreye yönelik sempatik reaksiyonların eşzamanlı çağrışımıyla tutarlıdır. Sentezleri, sürekli bir adaptasyonda dış dünyayı iç dünya ile bağlar.

Jakob (1941 yılında), psikogenetik ve nöropsikogenetik yapıyı soyut düşünceleri meydana getiren veya oluşturan dinamik bir süreç olarak tanımladı. Jakob’un teorik çerçevesinde, bilinçli benlik, etkileşim iç (sempatik) ve dış (somatik) deneyimleri detaylandırırken ortaya çıkar. Dış ortamdan gelen dış deneyimler sorunu, çocuk vücudunun çevresinde bulunan nesnelerden ayrı olduğunu fark ettiğinde ortaya çıkar. Jakob dışsal bir şeyin ilk nosyonunun, benlik ile dünya arasındaki boşanmanın, içsel bir ihtiyaç olan açlığın tatminiyle geldiğini savundu.

Jakob, somatik egonun ikinci psikogenetik aşamasını, bir durumun sabit ve değişmemiş unsurlarının bulanık, hareketli veya değişken unsurlardan ayrılmasını ve farklılaşmasını, ilk aşamadaki kompleksler olarak tanımladı. Kompleksler böylece nesnelere ve süreçlere dönüştürülür ve çocukluk evresinde bir tanımlama veya farklılaşma süreci yoluyla deneyimli nesnel dünyanın somut fikirlerini yaratırlar. Zihinsel olgunlaşmanın üçüncü psikogenetik başlığı nesnelerin ve süreçlerin sıralandırılmasını esas alır. İzole edilmiş karmaşık durumlar, bütünleşik somut kavramlar ve sembolize edilmiş soyut fikirler psikogenetik olgunun bir ürünüdür.

Kaynaklar:

  1. Andersen, H. K., & Grush, R. (2009). A brief history of time-consciousness: Historical precursors to James and Husserl. Journal of the History of Philosophy, 47, 277–307.
  2. Arbib, M. A. (1981). Perceptual structures and distributed motor control. In V. B. Brooks (Ed.). Handbook of physiology; Nervous system (Vol. II, pp. 1448–1480). Bethesda, MD: American Physiological Society.
  3. Barutta, J., Hodges, J., Ibáñez, A., Gleichgerrcht, E., & Manes, F. (2010). Argentina’s early contributions to the understanding of frontotemporal lobar degeneration. Cortex, 47, 621–627.
  4. Bechtel, W. (2001). Philosophy and the neurosciences: A reader. Malden, MA: Blackwell.
  5. Théodoridou, ZD., Triarhou, LC., 2012. “Christfried Jakob’s late views (1930–1949) on the psychogenetic function of the cerebral cortex and its localization: Culmination of the neurophilosophical thought of a keen brain observer”.
  6. https://en.wikipedia.org/wiki/Psychogenetic_system

Görsel Kaynaklar: 

  1. https://tgstat.ru/channel/@psychogenesis
  2. https://iz.ru/894683/mariia-nediuk/svetlaia-golova-novyi-mikroskop-pozvolit-razgliadet-rabotu-neironov

Editör: Berfin Sucu

Ne düşünüyorsunuz?

15 Points
+ Oy - Oy

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir