in

Mikrofosiller Karmaşık Yaşamın Başlangıcını Bulmamızı Sağlar mı?

Yeni Mikrofosiller Karmaşık Yaşamın Daha Erken Artığını Gösteriyor!

Giriş

Uluslararası alanda çalışmalar yürüten bilim insanlarından oluşan bir araştırma ekibine göre, Batı Avustralya’da varlık gösteren mikrofosiller, Dünya’nın atmosferinde ve okyanuslarında oksijenin artış göstermesiyle aynı zamana denk gelen yaşamın karmaşıklığındaki bir sıçramayı yakalayabilir.

Geobiology dergisinde yayınlanan son gelişmeler, yaklaşık 2,4 milyar yıl önce Dünya’da oksijen konsantrasyonunun artış gösterdiği ve gezegenin yüzeyini kökten değiştiren Büyük Oksidasyon Olayı’na dair eşsiz bir  kapı aralıyor.

Bilim insanları, meydana gelen bu olayın kitlesel bir yok oluşu tetiklemiş olabileceğini ve daha karmaşık bir yaşamın evrimleşmesine ortam hazırladığını düşünüyor. Ne var ki, yeni mikrofosillerin keşfinden öncesine ait fosil kayıtlarında çok az doğrudan kanıtın mevcut olduğunu ifade ettiler.

Penn State Yerbilimleri Bölümü’nde yardımcı araştırma profesörü olarak görev alan ve araştırmanın yazarlarından olan Erica Barlow, “Ortaya koyduğumuz şey, Büyük Oksidasyon Olayı sırasında değişen çevreyi yaşamın karmaşıklığındaki meydana gelen artışla bağdaştıran ilk doğrudan kanıttır.” ifadelerini kullandı ve sözlerine şu şekilde devam etti, “Bu, hipotez olarak ortaya atılan bir şey. O kadar az fosil kaydı var ki, bu hipotezin kesinliğini test edemedik.”

Bilim insanları, modern organizmalarla kıyaslandığında, mikrofosillerin Büyük Oksidasyon Olayı’ndan önce varlık gösteren daha basit yapıdaki prokaryotik canlılardansa (örn. bakteriler gibi), bir alg türüne daha çok benzediğini ifade etti. Alglerin de aynı bitki ve hayvanlarınki gibi, hücreleri zarla çevrili bir nükleusa sahiptir ve yine aynı onların gibi daha karmaşık bir yaşamın olduğu ökaryotik canlılardandır.

Bilim insanları, ökaryotik organizmaların mikrofosilleri geride bırakıp bırakmadığını tespit etmek için daha fazla ve kapsamlı bir çalışma yürütülmesi gerektiğini ifade ederken, bu olasılığın önemli etkileri olacağını da ekledi. Bu durum, bilinen ökaryotik mikrofosil kayıtlarının 750 milyon yıl geriye gitmesine sebep olacaktır.

Barlow, “Mikrofosiller, Volvocaceae olarak isimlendirilen modern bir aileyle önemli ölçüde benzerlik göstermektedir.” dedi ve buna ek olarak, sözlerine şu şekilde devam etti, “Bu da fosilin muhtemelen erken ökaryotik bir fosil olduğuna dair bir işarettir. Bu önemli bir işaret ve üzerinde daha çok araştırma yapılması gerekiyor. Ne var ki, topluluğun üzerine inşa edebileceği ve test gerçekleştirebileceği heyecan verici bir soruyu akıllara getiriyor.”

Barlow, içeriğinde fosillerin olduğu kayayı Avustralya’daki New South Wales Üniversitesi’nde (USNW) lisans araştırmasına devam ettiği sırada keşfetti. Sonrasında, mevcut çalışmayı UNSW’deki doktora çalışmasının bir parçası olarak kullandı. Ardından da Penn State’te doktora sonrası araştırmacı olarak, çalışmalarına devam etti.

Penn State’te yer bilimleri profesörü olarak görev alan ve çalışmanın ortak yazarlarından biri olan Christopher House, “Bu özel fosiller, morfolojilerinin, bileşimlerinin ve karmaşıklıklarının bir arada incelenmesine olanak tanıyan oldukça iyi korunmuş fosillerdir” ifadesini kullandı ve ekledi, ” Elde edilen sonuçlar, milyarlarca yıl önce değişen biyosfere dair harika bir kapı aralıyor.”

Bilim insanları, mikrofosillerin kimyasal yapısını ve karbon izotopik bileşiminin analizini yaptı. Karbonun canlı organizmalar tarafından meydana getirildiğinin tespitini yaparak, yapıların gerçekten de biyolojik fosiller olduğunu teyit ettiler. Ayrıca, mikroorganizmaların yaşam alanları, üremeleri ve metabolizmalarına dair bilgiler de gün yüzüne çıkarıldı.

Barlow, elindeki örnekleri Büyük Oksidasyon Olayı öncesine ait mikrofosillerle karşılaştırdı. Ne var ki, benzer organizmalara rastlayamadı. Bulduğu mikrofosillerin daha büyük yapıda olduğunu ve daha karmaşık hücresel yapılanmalara sahip olduğunu dile getirdi.

Barlow, “Elimizdeki kayıtlar, bir yaşam patlamasının olduğunu gün yüzüne çıkarıyor gibi; bulduğumuz bu fosilleşmiş yaşamın çeşitliliğinde ve karmaşıklığında bir yükselişin olduğu muhtemel.” dedi.

Barlow, modern organizmalarla kıyaslandığında, mikrofosillerin hem kolonilerinin hem de bireysel formlarının ve hem hücrelerinin hem de koloninin etrafındaki zarlarının şekli, boyutu ve dağılımı da dahil,  alg kolonileriyle benzerlikler gösterdiğini ifade etti.

Barlow, “Dikkate değer benzerlikleri olduğu gerçek. Karşılaştırma metoduyla, bu fosillerin oldukça karmaşık yapıda olduğunu söyleyebiliriz” dedi ve devam etti, “Fosil kayıtlarında bunlara benzer bir tür yok ama yine de modern alglerle çokça benzerlikleri oldukları aşikar.”

Bilim insanları, elde ettikleri bulguların hem Dünya’nın erken dönemlerinde karmaşık yaşamın meydana gelmesinin ne kadar sürdüğü (en eski, tartışmasız yaşam kanıtı 3,5 milyar yıl) hem de güneş sisteminin başka yerlerinde yaşam olup olmadığıyla ilgili arayışın neler ortaya çıkarabileceğine dair ipuçlarını bulundurduğu hakkında hemfikir.

Barlow, “Bence Dünya’daki yaşam tarihinin nispeten erken dönemlerine ait bu kadar büyük ve karmaşık bir fosil bulmuş olmak, başka bir yerde yaşamın varlığına dair izler bulursak, bunun sadece bakteriyel prokaryotik yaşama ait olmayabileceğini, ökaryotik yaşamı da sorgulamamız gerektiğini gözler önüne seriyor.” ifadelerini kullandı ve son olarak da şunları ekledi, “Belki de daha karmaşık bir yapının korunmuş olma ihtimali var; bu, hala mikroskobik olsa bile, biraz daha yüksek bir düzende bir yapı olabilir.”

Kaynak: https://phys.org/news/2023-11-microfossils-earlier-complex-life.html

Görsel Kaynak: https://images.app.goo.gl/fvUQPWp3MVcqg4ZP9

Editör: Ömer DEMİR

Ne düşünüyorsunuz?

2 Points
+ Oy - Oy

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir