in ,

EntellektüelEntellektüel ÇalışkanÇalışkan ŞaşkınŞaşkın HavalıHavalı ÇılgıncaÇılgınca

Evrim

Farkında Olmadan Geçirdiğimiz Mutasyonlar Sonucunda Kazandığımız Yetenekler: Evrim

Giriş

Son zamanların en tartışmalı konularından aslında evrim. Teori olduğunu unutup sürekli herkesin kendi doğrularını direttikleri bir konu haline geldi bu konu. Din, siyaset ve kişisel egoların da devreye girmesiyle iş iyice çığırından çıktı. Baktığınız zaman aslında sadece ‘maymundan geldik’ kadar kolay değil bu olay. Evrim demek sadece maymundan gelmek de değil elbette. 20’lik yaş dişlerimizin çıkmayışı hatta ellerimizin ayaklarımızın bile daha küçük olması bile evrimin çok çok açık kanıtlarından bizim için. Burada verdiğim örnekler aslında Darwin’in “kullanılan organların gelişmesi, kullanılmayan organların ise zamanla körelmesi” kuramını destekler durumda. Bellek durumumuz da dahil bu durum var. Gündelik olarak sürekli kullandığınız bilgiler aktif olarak hayatımızdadır ama kullanmadığımız bilgiler ise zamanla silikleşip gider. Evrim aslında hayatımızda her yerde.

Bazı dinlerde de bu teorinin tamamen aksi durumlarıyla da karşılaşmamız mümkün. Ama evrim dediğimiz şey en temelinde bizim için çoğu zaman farkında olmadan geçirdiğimiz mutasyonlar sonucunda kazandığımız yetenekler. Uzun vadede adaptasyonlar da diyebiliriz elbette.

Tek bir kökenden geldiğimiz konusunda aslında oldukça farklı veriler mevcut. Canlıların çoğunun ortak, hatta korunmuş olarak nitelendirilen genleri mevcut. İşlevsiz diye bildiğimiz gen bölgelerimiz var. Yıllarca susturulmuş genler olarak bildiğimiz bu bölgelerin aslında ne kadar da önemli olduğu yavaş yavaş anlaşılmakta. DNA muhteşem bir giz. Hala bilmediğimiz belki de hiç bilemeyeceğimiz sırlarla dolu kendileri.

DNA’ya gelene kadar aslında biz daha kendi gezegenimizde bile tüm canlıları tanımlamış değiliz. Bizim gezegenimizde diyorum, düşünün evrende yalnız olduğumuzu düşünmüyorum ben. Tüm canlıların karşılaştırılması aslında evrimsel açıdan çok önemlidir.

Sudan karaya bir evrimin olduğu düşünülmekte. Bunu destekleyen de birçok canlı var aslında. Kalp odacıklarıyla, geçirdikleri metamorfozlarla bunları bize gösteriyorlar zaten. İlginç olan birkaç şey var yalnız ona da değinmek isterim; tüm canlılar evrimsel süreçlerini tamamlamıyorlar ya da farklı bir mekanizma oluşturuyorlar. Örnek verecek olursak köpek balıkları… Bilinen en ilkel balıklardan olur kendileri. Vücutlarında kemik yoktur. Kıkırdaktan oluşmaktadır. Ama bu hayvanların bir çok gelişmiş deniz canlısının yanında muhteşem yetenekleri de mevcuttur. Neden ilkel diyoruz, yani neden akla ilk bu kelime gelir?

İlkellik ve gelişmişlik göreceli bir kavramdır gerçi. Konudan çok da uzaklaşmak istemiyorum ama bakteriler.. Düşünsenize prokaryotik canlısınız, zarla çevrili bırakın organelinizin olduğunu bir çekirdeğiniz bile yok. Ama sizin gibi solunumunu da yapıyor, boşaltımını da yapıyor, özetle canlıların ortak özelliklerini yerine getiriyor. O küçücük bir yapıdayken bunu yapıyor üstelik. Kim burada ilkel?

Bir başka görüşe göre Mitokondri ve kloroplast tek başına birer canlıymış. Daha sonra hücre içine girerek yeni bir form oluşturuyorlar. Endosimbiyoz teorisidir kendileri, detaylı araştırmak isterseniz diye belki. Burada aklıma takılan da şu, belki de anne karnına yani ‘tohuma’ böyle girdik. Bu durum da bir evrim teorisi mesela! Maymundan gelmekle alakası yok değil mi? Sığ görüşlerden uzaklaşmadıkça evrimi de biyolojiyi de anlamamız pek mümkün değil.

Gelelim benim kendi evrim teorime…

Bir yaradan olduğuna inanan biriyim. Din ile bilim tamamen birbirinden ayrı bir olgu değil. Olmak da zorunda değil! Yani bilim insanıysanız ya da evrime inanıyorsanız siz bir yaradana karşısınız anlamına gelmez bu durum. Bunu neden açıkladım çünkü benim ilk insan teorimde bir yaradılış açısından tanrı dokunuşu var. Ancak tek bir adem havva inancım yok. Tek bir insandan bu kadar insan türemesi birkaç istatiksel araştırmaya göre pek mümkün de gözükmüyor. Eski zamanlarda 9-10 çocuğu aynı anda doğurmak, anne ve bebek açısından da sağlıklı gözükmüyor. O zaman burada bir açıklık meydana geliyor. Tek bir adem ve havvadan nasıl şuanki konuma gelebildik?

İlk insanların siyahi oldukları düşünülmekte. A kan grubunun da ilk insanlarda olduğunu 0 kan grubunun zamanla mutasyonla ortaya çıktığını biliyoruz. Peki neden hala siyahi insanlar var? Evrimleşme devam etmekteyse neden öncekileri de tamamen mekanizmasına almıyor? Bununla ilgili çok araştırma yapmama rağmen kanun niteliğinde elbette ki hiçbir açıklama mevcut değil. Bu tip durumlarda hep aklıma tek bir soru gelir, ‘ya biz maymundan geldiysek neden maymunların soyu bitmedi?!’. Aslında buna ilk verdiğim cevap, diyelim ki maymundan geldik, ya bilmediğimiz bir maymun türü varsa ve o bittiyse yani ya o türden evrimleştiysek? Başlarda muhteşem mantıklı gelmişti bana bu görüş ama siyahi insanların hatta A kan grubuna sahip olan insanların hala hayatta olması ve tamamen bu durumun sonlanmaması yine bir açık kapı bıraktı kafamda. Neden?

Evrimleşme belli bir mekanizma bütünlüğü mü? Rastgele olup duran bir durum mu? Belki de hiçbiri! İşte tam da burada kendi teorim ortaya çıktı.

Kehanet adında bir film vardı bunu izlememden sonra bazı taşlar oturdu aslında bende ve onun üzerine bir teori ürettim. İzlemediyseniz diye anlatmayacağım ama mutlaka da tavsiye ederim.

Teorime göre ben bir tane değil bir çok bölgede birden fazla havva ve adem olduğuna inanıyorum. Bu havva ve ademlerin birbirinden farklı fenotip ve dolayısıyla genotiplere sahip oldukları kanaatindeyim. Böylelikle çeşitlilik artacaktı. Farklı genlerin yanı sıra farklı kültürler de ortaya çıkacaktı. Birçok dinde de olduğu gibi bizim dinimizde de akraba evliliği doğru bulunan bir durum değil! En azından kardeşlerin birlikte olması. Herkes kendi içinde bu duruma devam etseydi şayet çeşitliliğin daha az olması beklenmez miydi? Zamanla ortaya çıkan kalıtsal hastalıkların çok daha fazla olmasını beklemez miydik? Dünyanın oluşumu eski sayılırken biz insanların var oluşu aslında çok da eski değil. Tabi insan evrimleşmesinden bahsediyorum. Bir tanrı dokunuşu olduğunun, ancak tek çiftten gelmediğimiz düşüncesindeyim.

Görsel

Bir başka pencereden baktığımızda siyahi ırkların beyaz ırklardan birçok açıdan daha dayanıklı olduğunu biliyoruz. Peki nasıl? Köpek balıklarıyla bir bağlantı kurabilir miyiz? ELBETTE!!!

Bu bağlantıyı birazcık genlerimizin hafızası ile kuralım. Genlerimiz o kadar harikalar ki hafızaları ve öğrenme yetenekleri çok gelişmiş durumda. Üstelik bencil de değiller. Nesilden nesile aktarıp bizi birçok şeyden koruyorlar. İlk ırkın siyahi olması beyaz ırktan daha çok şey bildiği anlamına geliyor olabilir. Daha demin söylediklerimi tamamen çürütüyormuş gibi de olabilir ancak çekinik genlerden ve daha işlevini bilmediğimiz genlerden bahsetmedim ki…

Şu an beyaz ırkta belki de bilmediğimiz bir nedenden dolayı sessiz konumda olan genlerimiz mevcut. Bu durumda siyahi bir ırk ve beyaz ırktan olma melez çocuklar incelenmelidir.

Yaradılış olarak evet topraktan biten tohumlarız ama bu tohumların tek değil birçok yerde oldukları düşüncesindeyim. Yani ilk insan bence evet tohumdu. Baktığınız zaman anne rahminde birçok canlıyı ilk haftalarında ayırt etmek çok zor. Bitki tohumuna dahi inanılmaz fenotipik olarak bile benziyoruz. Genotip olarak zaten ortak genlerimizin olduğu artık çok bilinen bir gerçek. Bu kadar benzerken nasıl değiştik? İşte burada muhteşem mutasyon mekanizmaları devreye giriyor. Hatta virüsler devreye giriyor. Belki de o çok korktuğumuz virüslerin evrimleşme sürecimizde minnet duyacağımız kadar rolü vardır. Tek başına olmasa bile belki de çoğu görevi budur. Herkesin ve her şeyin doğada bir görevi var ve bence bunu harika bir şekilde yerine getirmek için evrimleşiyoruz! Gelecek nesil görevini genlerden dolayısıyla evrimden neden bekliyor olmasın?

Sevgilerimle…

Görsel Kaynaklar:

  1. https://static.vix.com/es/sites/default/files/btg/curiosidades.batanga.com/files/la-teoria-sintetica-de-la-evolucion-1.jpg
  2. https://www.keywordbasket.com/ZnJpZW5kIGtpZHMgZGl2ZXJzZQ/

Editör: Berfin Sucu

Ne düşünüyorsunuz?

13 Points
+ Oy - Oy

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir