İçindekiler
Giriş
1923’de Te Rangi Hīroa (Sör Peter Buck), özel bir balık olan upokororo ya da Yeni Zelanda gölge balığının son ele geçirilen ve doğrulanan kaydını belgeledi.
İki on yıllık süreden daha fazla bir zaman sonra, upokororo devletten tam bir koruma aldı ancak artık çok geçti. Hiçbir zaman daha fazla görülme kayıt altına alınmadı. 1986’da upokororo resmi olarak nesli tükenmiş hayvanlar listesine eklendi.
‘Upokororo çok çabuk yok oldu ve bu batı bilimi tarafından çoğunlukla bilinmiyor. Fakat son yaşayan upokororodan neredeyse yüz yıl sonra, bizler şimdi eski DNA’yı bazı soruları bulmak için kullanıyoruz.
Araştırmamız ortaya çıkardı ki, upokororo’nun eski kökenleri 15-23 milyon yıl öncesinden Avusturalyalı kuzenlerine bağlanmakta.’
Gübreden Fantoma
Tarihsel hesaplamalar gösteriyor ki, bir zamanlar upokororo ülkenin karşısındaki ırmaklarda oldukça yaygındı. 1800’lerde, bir araba dolusu yük gübre ve gıda olarak kullanılmak için takas edildi.
Ancak daha sonra; kirlilik, aşırı avlanma, hastalık ve tanıtılan alabalık tarafından avlanma gibi faktörlerin bir kombinasyonunun sonucu olarak ortadan kayboldu.
Geçmişteki bolluğuna rağmen, bugün müzelerde sadece küçük bir avuç korunmuş upokororo hala mevcuttur. Bu ilginç balık hakkında çok az bilgiye sahip olmamızın bir sebebi de budur.
İkinci bir sebepte, bu örneklerin birçoğunun balığın formunu koruyan fakat DNA’larına zarar veren bir kimyasal olan formaldehit ile işlem görmüş olmasıdır.
Balıklı Sınırlar
Formaldehit gibi kimyasallarla “sabitlenen” örneklerin DNA’sı küçük parçalara ayrılıp birbirine yapıştırılıyor. Zamanda DNA daha fazla zarar görüyor.
Bu, upokororo gibi türlerle çalışmak isteyen araştırmacılar için büyük bir zorluk ve nesli tükenen balıkların neden diğer nesli tükenmiş türlere göre daha az araştırıldığının da büyük bir sebebidir.
Neyse ki kısa bir süre önce küçük hasar görmüş DNA parçalarını izole edip analiz etmeye yardımcı olacak yeni yöntemler geliştirildi. Bu, artık upokororo gibi birçok “ıslak korunan” örneklerin genetik analizinin ilk kez yapılabileceği anlamına geliyor.
Bu tür genetik bilgiler, tükenmiş türlerin kökeni ve kimliği hakkında yeni bilgiler sağlayabilir.
Upokororo’nun Whakapapa’sı
Upokororo’nun genel görünümüne dayalı olarak, bilim insanları genellikle onu Avustralya’daki gölge balıklarının yakın akrabası olarak gördüler. Avustralya’daki gölge balıkları, Stokell ve Yeni Zelanda gümüş balıklarının bulunduğu ailenin bir parçasıdır ve ikisi de hala Aotearoa karşısındaki nehirlerde bulunurlar.
Yeni DNA verileri Avusturalya gölge balığının, upokororo’nun en yakın yaşayan akrabası olduğunu ortaya koydu, ancak en iyi ihtimalle uzaktan bir kuzeni olabilir. Genetik karşılaştırmalar bu iki türün ortak atalarının 15 milyon yıldan çok daha uzun süre yaşadığını ortaya koydu.
Upokororo’nun eski bir kökeni, Orta Otago’daki Saint Bathans’tan göl çökeltilerinde bulunan, grileşen kulak kemikleri fosillerinin keşfi ile iyi bir şekilde uyuşuyor.
Genetik ve fosil verileri birlikte, upokororo’nun atalarının Alp Fayı’nın doğumu sonrasında Aotearoa’ya geldiğini gösteriyor. O zamandan önce, günümüz Aotearoa’sının çoğu okyanusun altındaydı, bu zaman 27 ila 22 milyon yıl önce Oligosen’in “boğulma” yüksekliği sırasına denk geliyor.
Yavru upokororolar hala tuzlu suda yaşayabiliyorken, yetişkin olanları az tuzlu yada tatlı suya ihtiyaç duyuyorlardı. Aotearoa’nın dalgaların altından ortaya çıkması, upokororo için yeni habitatlar oluşturdu.
Uçurumdan Geri mi Döndün?
Bazı bilim insanları daha önce tartışmalı olan bir fikir öne sürdüler. Avustralya gölge balığı, ukororo’nun yok olmasıyla ortaya çıkan ekolojik boşluğu doldurmak için Yeni Zelanda’daki nehirlere bırakılabilir mi?
Bu muhtemelen iyi bir plan olamaz. Milyonlarca yıllık bağımsız evrimin anlamı, Avustralya gölge balığı ve upokororo tarafından doldurulan kuşakların büyük olasılıkla çok farklı olduğudur.
Eğer biz upokororoyu yerleştiremiyorsak bunun anlamı, bir yerlerdeki ücra su yollarında tekrardan keşfedilmeyi bekliyor olması mümkün olabilir mi? Eşi benzeri görülmemiş bir şey olmazdı. Takahē’nin 1948’de Murchison Dağları’nda küçük bir popülasyon yeniden keşfedilmeden önce neslinin tükendiği düşünülüyordu.
Genetik veriler, hayatta kalanların araştırılmasında yeni bir araç sağlar. Uzak havzalardan alınan su örneklerindeki çevresel DNA artık rutin olarak upokororodan bilinen DNA ile karşılaştırılabilir. Belki bu bir gün hayatta kalanların yerini gösteren pozitif bir eşleşmeye yol açacaktır.
Balık popülasyonları dünya çapında keskin düşüş gösteriyor. Upokororo gibi geçmişteki soy tükenmelerinden alınan dersler gelecek nesiller için balık türlerini korumamıza yardımcı olabilir. Umarım geçmişten dersler çıkarabiliriz.
Kaynak: https://phys.org/news/2022-09-dna-century-old-mystery-zealand-extinct.html
Görsel Kaynak: https://whanganuiregionalmuseum.wordpress.com/tag/native-grayling/
Editör: Yasemin CANKAT