in

İklimlerin Değişmesiyle Tür Aralığı Değişimlerini Takip Etme

Değişen İklimlerde Türlerin Menzil Değişimlerinin Takibi Hakkında

Giriş

İçinde yaşamımızı sürdürdüğümüz dünyamız, iklim değişikliği yüzünden önemli dönüşümler geçirdikçe, habitatlarda da değişimler oluyor. Ya yeni habitatlar oluşuyor, ya yok oluyor ya da niteliğinde değişimler meydana geliyor. Bu değişimler, türlerin coğrafi dağılımlarını da etkiliyor. Yaşanan değişimlerin, türlerin coğrafi dağılımları üzerindeki etkisini anlamak da büyük önem arz ediyor. Korunan organizmaların dağılım alanlarındaki aralığın daralması ve patojenlerin de dahil olduğu diğer zararlıların dağılım alanlarındaki aralığın genişlemesi, dağılım hareketlerinin hassas bir şekilde izlenilmesine yönelik acil bir ihtiyaç olduğunu gözler önüne seriyor.

Ancak, bu iş bir takım zorluklar doğuruyor. Mevcut gözlem süresi, altta yatan popülasyon süreçlerinin hızıyla kıyaslandığı zaman, genellikle kısa olduğundan ve yön kaymalarıyla rastgele dalgalanmalar arasında belirgin bir ayırım yapılamamasından zorlanmalar yaşanıyor.

Bu zorluklarla mücadele edebilmek için, Budapeşte’deki Loránd Eötvös Üniversitesi Ekolojik Araştırma Merkezi’nde görev alan Dr. Beáta Oborny önderliğindeki bir araştırma ekibi, aralık değişimlerini izleyebilmek için yeni bir yöntem üzerinde çalıştı. Ekipteki araştırmacılar, farklı yılları, coğrafi konumları ve türlerin arasındaki karşılaşmaları göz önünde bulundurarak, aralık sınırlarını hassas ve tutarlı olacak şekilde tanımlayabilmeyi hedefledi.

Ekibin makalesi, Ecography dergisinde yayınlandı.

Aralık sınırlarının doğru bir şekilde tanımlanması, genellikle karmaşık modeller meydana getirdiklerinden önemsiz olmayan bir görevdir. İşgale uğramış yarımadalar, işgal edilmemiş koylarla serpiştirilmiştir ve izole oluşumlar, manzarayı süslemektedir. Bir türün en dıştaki oluşumlarına dayanan geleneksel yöntemlerin aksine, Oborny ve beraberindeki ekip, farklı bir yaklaşımın üzerinde durmaktadır.

“Gövde” olarak tanımlanan, bağlı ve parçalanmış oluşumlar arasındaki sınırda, aralık sınırına işaret koyulmasını önermektedirler. Araştırma ekibi, gövdenin ortalama konumunu, bir diğer deyişle “bağlantı sınırını” zaman geçtikçe işaretleyerek, istatistiksel olarak daha güvenli bir yöntem ortaya koyuyor. Bu bölge, daha yüksek bir popülasyon yoğunluğunu oluşturuyor ve daha küçük dalgalanmalar meydana getirerek, yaklaşımın dayanıklılığını arttırıyor.

Oborny ve beraberindeki ekip, mekansal olarak açık modeller kullanarak bir örüntü meydana getiren mekanizmaları en ince ayrıntısına kadar incelediler. Temelinde, genel mekansal istatistiksel yöntemlerin olduğu önceki yaklaşımlara karşılık, kendilerinin yeni yaklaşımları, bu kalıpların ortaya çıkışını sağlayan mekanizmalar hakkındaki bilgiden destek alır: popülasyonlarda meydana gelen doğum, dağılış ve ölüm. Ekiptekiler, çevredeki eğilimler (örneğin; yamaçlar) boyunca oluşturdukları bilgisayar simülasyonları sayesinde, farklı türlerin bağlantı sınırlarını tespit edip, üzerinde araştırmalar yaptılar.

Araştırmanın en dikkat çekici yanıysa, gövdenin 7/4 boyutunda sağlam bir fraktal yapı oluşturduğunun gözlemlenmesiydi. Beáta Oborny ve Dániel Zimmermann önderliğinde gerçekleştirilen daha gelişmiş çalışmalar, oluşan bu fraktal yapının, aralığın nesil zamanına kıyasla hızla artmasına ya da azalmasına bakılmaksızın tutarlı bir şekilde kaldığı sonucunu ortaya çıkardı. Bu yöntem, özellikle azalan aralıkta özel bir sağlamlık göstermiştir.

Elde edilen sonuçlar, çeşitli coğrafi senaryolarda meydana gelen aralık değişimlerini izlemede bağlantı sınırının uygulanabilirliğinin altını çizerek, bu değişikliklerin küresel bir bakış açısıyla takip edilmesine olanak sağlar. Örnek olarak, evrensel ölçeklendirme yasalarının kullanılmasıyla, farklı türlerden oluşan ve farklı dağlarda bulunan ağaç çizgilerinin karşılaştırılmasına yardım eder.

Yapılan bu çalışmada ortaya koyulan evrensel özelliklerin açıklamaları, istatiksel fiziğin araştırma alanlarından biri olan süzülme teorisinde yer alır. Bu durum, farklı bilimsel disiplinlerin arasında meydana gelen bilgi aktarımının gücüne bir örnektir.

Yapılan araştırmalardan elimize geçen bilgiler, çevresel değişikliklerle tür dağılımları arasındaki karmaşık ilişkiye dair sahip olduğumuz anlayışı daha da arttırıyor. Bilim insanları bu yöntem üzerinde çalışmaya ve bu yöntemin kesinliğini doğrulamaya devam ettikçe, biyolojik çeşitlilikteki değişimlere dair ayağı yere sağlam basan verilere katkı sağlıyor  ve etkili koruma stratejilerine dair bilgilendirme potansiyeline sahip oluyor.

Kaynak: https://phys.org/news/2023-08-tracking-species-range-shifts-climate.html

Görsel Kaynak: https://www.chemlife.com.tr/koronavirus-bizi-sarsti-ancak-iklim-degisikligi-sonumuz-olabilir

Editör: Yasemin CANKAT

Ne düşünüyorsunuz?

4 Points
+ Oy - Oy

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir